RECEP 16 (3 NİSAN) - HAKİKİ KİŞİSEL GELİŞİM SİTESİ

İçeriğe git

Ana menü:

RECEP 16 (3 NİSAN)

ÖZEL KUR-2

MEAL”

EN’ÂM-44-45. “Ne zaman ki kendilerine yapılan hatırlatmaları, ikazları, verilen öğütleri bütün bütün unuttular,

işte o zaman üzerlerine her şeyin kapısını ardına kadar açtık.

Kendilerine bahşedilen nimetler içinde ferah ferah yaşayıp giderlerken onları birden yakalayıverdik de, bir anda büsbütün ümitsiz kalakaldılar.

Ve zulmedip duran o güruhun kökü de böylece kesilmiş oldu. Hamdolsun Âlemlerin Rabbi’ne!

----------------------------------------------

HADİS”

Allah size, analara isyânı, kız çocuklarının diri diri gömülmesini,
(eda edilecek hukuk ve borçların) eda edilmemesini,
(hak edilmedik şeylerin de) alınmasını haram kılmıştır.

Güft u gûyu, (dedikoduyu), çokça sual sormayı,
(şurada-burada) servet tüketip (israf etmeyi de)
kerih görmüştür.”

(Buharî, İstikraz 19; Edeb, 6; Tefsiru Sûre (11), 5; Müslim, Akdiye, 12)

----------------------------------------------

TEFEKKÜR PENCERESİ”

*Yüzü yerde olanlar, Hak katında da halk katında da sonsuz pâyelere ulaşırlar. Bunun aksine burunlarını dikip böbürlenenler ve herkesi hakir görüp çalım satanlar ise, hemen her zaman halk tarafından istiskâle uğramış, Hak tarafından da azaba çarptırılmışlardır.

*İnsanın kendini beğenip büyük görmesi, aklının noksanlığına ve ruhunun hamlığına delâlet eder. Akıllı ve ruhen olgunluğa ermiş bir insan, mazhar olduğu her şeyi Yüce Yaratıcı’dan bilir ve şükran hissiyle her zaman O’nun karşısında iki büklüm olur.

*Mütevazi olma, Yaratıcı’nın takdirine, halkın tahkir ve tekdirine karşı insanın gönlüne hoşnutluk hissi kazandırır.

*Baştan haddini bilip tevazu kanatlarını yerlere kadar indiren birisi, insanlardan gelecek her türlü hor görmelere karşı en emin bir zırh içine girmiş ve en sağlam emniyet tedbirini de almış demektir.

*Alçak gönüllülük, ferdin olgun ve faziletli olmasının; kibirlenip büyüklük taslamak ise, onun seviyesiz ve nâkıs olmasının alâmetidir.

*En kâmil kimseler, en çok insanlarla beraber bulunup, onlarla hemdem olanlardır.

*En nakıs kimseler ise, insanlarla beraber bulunmayı, onlarla düşüp kalkmayı gururlarına yediremeyen tali’sizlerdir.

*Bir insanın insanlığa yükselmesi onun tevazuu ile, tevazuu da makam, mansıp, servet ve ilim gibi halkın itibar ettiği şeylerin onu değiştirmemesiyle belli olur.

*Alçak gönüllülük, hemen bütün güzel huyların anahtarı mesabesindedir. Onu elde eden, diğer güzel huylara da sahip olabilir. Ona malik olamayan ise, galiben diğer huylardan da mahrum kalır.
*Âdem Nebi (aleyhisselâm), sürçüp düştüğü zaman, gökler ötesine ait yitirdiği her şeyi tevazuu ile yeniden elde ederken, aynı badirede yuvarlanıp giden şeytan, kibir ve gururunun kurbanı oldu.

----------------------------------------------

NURDAN YANSIYANLAR”

Her şeyde, hatta en çirkin görünen şeylerde bile hakiki bir güzellik tarafı vardır.

Evet, kâinattaki her şey, her hadise ya bizzat güzeldir; buna “hüsn-ü bizzat” (zâtına ait güzellik) denir.

Ya da neticeleri yönüyle güzeldir, buna da “hüsn-ü bilgayr” (dolaylı güzellik) denir.

Bir kısım hadiseler var ki, görünüşte çirkin ve karmakarışıktır. Fakat o görünen perdenin arkasında gayet parlak güzellikler ve intizam bulunur.

Mesela: Bahar mevsiminde fırtınalı yağmur ve çamurlu toprak perdesi altında, sonsuz güzellikteki çiçeklerin ve kusursuz bitkilerin tebessümleri saklanmıştır.

Güz mevsiminin haşin tahribatı, hazin ayrılık perdeleri arkasında, Cenâb-ı Hakk’ın celâl tecellilerinin mazharı olan kış hadiselerinin verdiği sıkıntıdan korumak için, nazlı çiçeklerin dostu olan nazenin hayvancıkları hayat vazifesinden terhis eder.

Bununla beraber, o kış perdesi ardında nazenin, taze, güzel bir bahara yer hazırlanır.

Fırtına, deprem, veba gibi hadiselerin perdesi altında gizlenen pek çok manevî çiçek açar.

Büyüyüp boy atamayan birçok kabiliyet çekirdeği, dışarıdan çirkin görünen o hadiseler sayesinde tohumlar gibi sümbüllenip güzelleşir.

Fakat insan hem görünüşe aldandığından hem de bencil olduğundan, dış yüzlerine bakıp bu hadiselerin çirkinliğine hükmeder.

Sadece kendini düşündüğünden, yalnız kendine bakan neticeleriyle değerlendirerek onların şer olduğu hükmüne varır.

Halbuki eşyanın insana ait gayesi bir ise Sâni’inin isimlerine ait gayeleri binlercedir.

Mesela insan, Fâtır’ın kudretinin büyük mucizelerinden olan dikenli otları ve ağaçları zararlı, mânâsız görür.

Halbuki onlar, ot ve ağaç türlerinin dikenlerle donatılmış kahramanlarıdır.

Evet, bize çirkin görünen mahlûkların ve hadiselerin dış sureti altında gayet güzel, hikmetli bir sanat ve yaratılışa bakan öyle güzel yüzler var ki, Sâni’ini gösterir…

Çok güzel perdeler var ki, hikmetler saklar; görünüşte intizamsız ve karışık olan pek çok şey var ki, pek muntazam, kutsî birer yazıdır.

----------------------------------------------

DUA İKLİMİ”

Rahman ve Rahîm Allah’ın adıyla…

Rabbim! Yüceler Yücesi Rabbim!
Gizlimi de açığımı da bilen Sensin! Lütfen beni mazur gör ve tevbemi kabul buyur!

Benim Senin rahmetine, merhametine, şefkatine, inayetine, sıyanetine, hıfz u riayetine ne kadar muhtaç olduğumu en iyi Sen biliyorsun.

Ne olur dileğimi yerine getir ve beni haybet ve hüsrana uğratma.

Ya Rabbelâlemîn ve ya Erhamerrâhimîn ve ya Ekramelekramîn!

Hadd ü hesaba gelmez günahlarımdan ve isyanlarımdan da yine Senin afv u mağfiret deryana iltica ediyor ve bir kez daha “el-emân, el-emân” diyorum.

Bilerek ya da bilmeyerek işlediğim zulümlerden ve başkalarına verdiğim eziyetlerden dolayı el-emân, el-emân!

İstikametimi koruyamayıp başkalaştığım için el-emân, el-emân!

Heva ve heveslerin oyuncağı hâline gelmiş nefs-i emaremin yaptıklarından/yaptırdıklarından el-emân, el-emân!

Rabbim! Merhameti sonsuz Rabbim! Nefsimi yoldan çıkaran kirli arzulardan, mülevves düşüncelerden “âh!” deyip inliyorum. Onların hepsinden Sana sığınıyorum.

Ayaklarımın kaymasına, kalbimin kararmasına, düşüncelerimin bulanmasına karşı Senin inayet ve sıyanetini dileniyorum.

Rabbim! Günahlarım, cürümlerim, hatalarım olsa da ben Senin kulunum. Sen sevdiklerini Cehennem azabından koruyan Mücîr’sin! Ateşe düşmekten beni de korumanı diliyorum, “ey Mücîr!”

Allahım! Şayet merhametinle muamelede bulunup beni affedecek olursan, o Senin şanındır ve Sana da o yaraşır.

Yok eğer azap edecek olursan, ben de ona fazlasıyla layık ve müstehakım. Öyle olsam da Senin beni affedeceğine olan inancım kat’î, ümidim de tamdır; zira Sen düşenlerin günahlarını bağışlama şanına en çok yaraşan yegâne Zâtsın.

Bu kıtmir kulunu da bağışla ey Merhametlilerin en Merhametlisi ve ey yardım edenlerin en Hayırlısı!

Allahım! Sen kâfî ve vâfîsin. Her şeye yetersin ve Senden güzel vekil yoktur. Senin dostluğun da bambaşka, yardımın da bambaşkadır.

Yüce Rabbim! İnsanların en hayırlısı olan Habîbin Hazreti Muhammed’e, âline ve ashâbına salât ü selâm ederek bu dileklerimi gerçekleştirmeni Senden niyaz ediyorum!

Lütfen beni ulu dergâhının kapısından boş geri çevirme.

Allahım! Resûlü’s-Sekaleyn Efendimiz Hazreti Muhammed’e ve nübüvvet faziletiyle ikram ve tekrim buyurduğun seyyidina Zülkifl’e (aleyhisselâm) salât ve selâm eyle. Senin salavâtın Efendimiz’in ve onun üzerine olsun.

----------------------------------------------

GÜNÜN ZİKRİ: " EL - VÂSİ' "

TESBİH ADEDİ: 137

TESBİH NİYETİ: ÖMÜR UZUNLUĞU, SIHHAT VE RIZIK GENİŞLİĞİ…

 
İçeriğe dön | Ana menüye dön