20. GÜN - HAKİKİ KİŞİSEL GELİŞİM SİTESİ

İçeriğe git

Ana menü:

20. GÜN

ÖZEL KUR-1

MEAL”

Nisa-27: Allah, (haramları ve helâlleri size açıklayarak) sizi günahlardan, yanlış yollara gitmekten alıkoyup affına, rahmetine ve her bakımdan hakka yöneltmek diliyor;
buna karşılık, (karşı cinse, çocuklara, mal, para, makam, şöhret, ekin gibi her türlü dünyalığa ve kazanca karşı besledikleri) aşırı tutkuların peşinde gidip keyiflerine tâbi olanlar ise,
sizin büsbütün yoldan çıkıp uçurumlara sürüklenmeniz dileğindedirler.”
28:Allah, yükünüzü hafifletmek (Din’i ve hayatı sizin için yaşanılır kılmak) diliyor.
Çünkü insan, yaratılışça zayıftır ve zaafları olan bir varlıktır.”

---

*İnsan, gerçekten pek çok zaaflarla adeta delik deşik bir varlıktır.
*Dolayısıyla bu zaaflar terbiye edilmeli ve onun varlığındaki bu delikler kapatılmalıdır.
*Bu ise, helâl dairesini ölçülü genişlikte tutmak ve birtakım haramlar getirmekle olabilir.
*Haramlar, dinî yükümlülükler, insan için asla yük değil, bilakis, aksi halde insanın omuzuna binecek ve altında ezileceği çok büyük yükleri insandan kaldırmak içindir.
*İslâm’da helâl dairesi, keyfe kâfi gelecek genişliktedir.
*Onun dışında aranan keyif ve tatmin, insanın kalbi ve ruhu için kaldırılamaz bir yük, azap üstüne azap, aile ve toplum hayatı için de felâket üstüne felâket ve ızdırap üstüne ızdıraptır.

--------------------------------------------------------------------------------

HADİS”

Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

"Hayra delâlet eden onu yapan gibidir."

(Tirmizî)

--------------------------------------------------------------------------------

TEFEKKÜR PENCERESİ”

*Bugün yaklaşık bir milyar insanın tâbi olduğu Kur’ân, ebedî ve değişmeyen ilâhî prensipleriyle, topyekün beşer mutluluğunun ve o mutluluğa ulaştıran en kestirme, en aydınlık yolun göstericisi olarak, eşi benzeri bulunmayan tek kitaptır.
*Kur’ân, içinde milyonlarca âlim, binlerce filozof ve mütefekkirin de bulunduğu, küre-i arzın kaderine hükmetmiş en muhteşem, en nuranî cemaatlerin ışık kaynağı bir kitaptır. Ve, bu mânâda onun saltanatına denk ikinci bir saltanat da yoktur.
*Kur’ân, nazil olduğu günden bu yana, ne itirazlara ne tenkitlere uğramıştır ama, bu mevzuda kurulan bütün mahkemeler Kur’ân’ın beraatiyle neticelenmiş ve mücadeleler onun zaferiyle noktalanmıştır.
*Kur’ân, gönüllerde billûrlaşan bir nur, ruhlara ışık tutan bir aydınlık kaynağı ve baştanbaşa bir hakikatler meşheridir.
*Onu, gerçek çehresiyle ancak, bir çiçekte kâinattaki bütün güzellikleri sezebilen ve bir damlada tufanları seyredebilen inanmış ruhlar tanıyıp anlayabilirler.
*İnsanlık, cehalet ve küfrün vahşetleri içinde bocalayıp durduğu bir dönemde, o vahşî muhitte bir aydınlık tufanı şeklinde belirip, bir hamlede dünyaları nura gark etme gibi, tarihin emsalini gösteremediği en büyük inkılâp bir kere olmuş, o da Kur’ân’la gerçekleştirilmiştir. Şahit olarak buna tarih yeter..!
*Hakikî adaleti, gerçek hürriyeti, dengeli müsâvâtı, hayrı, namusu, fazileti, hatta hayvanlara varıncaya kadar her varlığa şefkati emredip; zulmü, şirki, haksızlığı, cehaleti, rüşveti, faizi, yalanı, yalan şehadeti açıkça meneden biricik kitap Kur’ân’dır.
*Yetimi, fakiri, mazlumu himaye edip, padişahla köleyi, kumandanla neferi, davalıyla davacıyı aynı sandalyeye oturtup muhakeme eden kitap da yine yalnız Kur’ân’dır.
*Kur’ân’ı üstûre ve hurafelere kaynak göstermek, ondört asır evvelki cahiliye Araplarından bugünün dinsizlerinin tevârüs ettiği bir kısım tutarsız hezeyanlardan başka bir şey değildir. Böyle bir anlayışla hikmet ve hakikî felsefe alay eder...
*Kur’ân’a iman eden, Hz. Muhammed’e (sallallâhu aleyhi ve sellem), Hz. Muhammed’e iman eden de, Allah’a (celle celâluhu) iman etmiş sayılır. Kur’ân’a inanmayan Hz. Muhammed’e, Hz. Muhammed’e inanmayan da Allah’a inanmış sayılmaz. İşte, gerçek Müslümanlığın buudları..!
*Müslümanları, Kur’ân’ı anlama ve onda derinleşmeden alıkoyanlar, dolayısıyla onları dinin ruhundan ve İslâm’ın özünden de uzaklaştırmış oldular.

--------------------------------------------------------------------------------

NURDAN YANSIYANLAR”

Kabir var, hiç kimse inkâr edemez. Herkes ister istemez oraya girecek. Ve oraya girmek için de üç yoldan başka yol yok.

Birinci yol: Kabir, müminler için bu dünyadan daha güzel bir âlemin kapısıdır.

İkinci yol: Ahireti tasdik eden, fakat haram zevk ve eğlencelere dalıp dalâlet yolunda gidenlere ebedî bir zindan ve bütün dostlarından ayrı, tek başına bir hapsin kapısıdır. O yolda giden insan, öyle gördüğü, inandığı fakat inandığı gibi hareket etmediği için bu şekilde muamele görecek.

Üçüncü yol: Ahirete inanmayan inkârcılar ve dalâlet yolundakiler için ebedî idam kapısıdır. Yani kabir, hem kendisini hem bütün sevdiklerini idam edecek bir darağacıdır. İnkârcı, öyle bildiği için, ceza olarak aynısını görecek.

Madem ecel gizlidir, ölüm her vakit başını kesmek için gelebiliyor ve genç-ihtiyar farkı yoktur. Elbette biçare insan için, daima gözünün önündeki öyle büyük, dehşetli bir mesele karşısında, o ebedî idamdan, o dipsiz, sonsuz, tek başına hapisten kurtulmanın çaresini aramak ve kabir kapısını kendisi hakkında bâki ve nurlu bir âleme, ebedî saadete açılan bir kapıya çevirmek, dünya kadar büyük bir meseledir.

Bu kesin hakikate üç yol bulunduğunu ve bu üç yolun da zikredilen üç hakikatten ibaret olduğunu yüz yirmi dört bin doğru sözlü haberci; ellerinde birer tasdik nişanı olarak mucizeler bulunan peygamberler haber veriyor.

Yüz yirmi dört milyon evliya, o peygamberlerin haber verdiği hakikati keşf, zevk ve şuhud ile doğrulayıp imza basarak ona şahitlik ediyor.

Ve sayısız muhakkik zât da, o peygamber ve velilerin verdikleri haberi kesin delilleriyle, aklen, ilmelyakîn derecesinde ispatlıyor.

Hepsi ittifakla, “Yüzde doksan dokuz ihtimalle, ebedî idam ve zindandan kurtulmak ve o yolu ebedî saadete çevirmek, yalnız iman ve itaat ile mümkündür.” diye haber veriyor.

--------------------------------------------------------------------------------

DUA İKLİMİ”

Rahman ve Rahîm Allah’ın adıyla…
Ey Yüce Allah’ım! Kötülüğe düş(ür)mekten, hatalara koş(tur)maktan, isyanlara dal(dır)maktan, Senin gazabına yaklaş(tır)maktan, helake götüren yollara sap(tır)maktan ve beni Senin nezdinde mahlûkatın en seviyesizi durumuna sokmak için çabalayıp durmaktan bıkıp usanmayan..
sayısız kusurlara bulaşmış..
bitip tükenmek bilmeyen emellerin peşinde durmadan koşan..
başı derde düştü mü sızlanıp duran..
hayırlı bir işe vesile olduğunda onu kendinden bilen ve paylaşmaya hiç yanaşmayan..
bütün mâlâyâniyata meyyâl..
gaflet ve nisyanla âlûde..
fırsat buldu mu günaha girmekte saniye fevtetmeyen..
tevbeye gelince erteledikçe erteleyen...
şu nefs-i emmâremi Sana şikâyet ediyorum.

İlahî! Beni dalâlet vadilerine sürüklemek isteyen insî ve cinnî düşmanlarımı; sürekli aklımı çelmek, zihnimi vesveselere boğmak, kalbimi şüphelerle çepeçevre kuşatmak, hevâ ve heveslerinin peşinde koşturmak, geçici dünya hayatını süslü gösterip ibadet ü taatıma ve Sana yakınlaşmama mâni olmak için didinip duran şeytan(lar)ı da yine Sana şikâyet ediyorum.

Rabbim! Türlü türlü vesveselere esir olmuş, kaskatı kesilmiş, paslanmış ve kararmaya yüz tutmuş kalbimi; haşyet nedir, gözyaşı nedir unutmuş ve bütün bütün kurumaya başlamış, kendine dünyalık eğlenceler arayıp duran gözlerimi de yine Sana şikâyet ediyorum.

Sen yegâne güç ve kuvvet Sahibisin ve benim gibi bir aciz için Senin havl ve kuvvetinden başka hiçbir dayanak yoktur. Dünyanın câzibedâr güzelliklerinin ağına düşmekten ve sıkıntıları altında ezilmekten beni sadece Sen sıyanet edebilirsin.

Ya Rab! Senin hikmetine ve meşîetine dehâlet ediyor ve bana sadece lütfunla muamelede bulunmanı istirham ediyorum.

Ne olur beni başkalarından gelecek lütuflara mecbur bırakma ve beni fitnelere hedef olmaktan koru. Düşmanlık besleyenlere karşı yardımcım ol. Utanç sebebi ayıplarımı setret. Beni bu belalardan muhafaza buyur ve ma’siyetlere düşmeme fırsat verme.

Rahmetine sığınıyorum ey merhameti merhametlerin en güzeli olan Rabbim! Ne olur, dualarımı kabul buyur.

Allah’ım! Server-i Enbiya Efendimiz Hazreti Muhammed’e ve hem esmâyı ta’lim buyurduğun hem de ulvî âlemlerin sakinlerine kıble eylediğin Âdem Nebîye ve Havva anamıza salât ve selâm eyle.

Senin salavâtın Efendimiz’in ve o ikisinin üzerine olsun. Amin..!

--------------------------------------------------------------------------------

GÜNÜN ZİKRİ: " EL- KÂBİD "
TESBİH ADEDİ: 903
TESBİH NİYETİ: ZALİMİN ZULMÜNDEN KURTULMAK...


 
İçeriğe dön | Ana menüye dön